16 Kasım 2011 Çarşamba

Istemeden değdiriyorum hanımefendi!

Bizim Faik Albay ile, "Yetiş ya Süleyman" kampanyası için, taktiksel çözümlemeler üretmek üzere, arkadaşlarıyla buluşmaya Taksim'e gidecektik.
Aslında Faik abiyle aynı görüşte değilimdir, lakin o bunu bilmez. Onun geldiğini gördüğüm an, cebimde taşıdığım CHP rozetini, hemen çaktırmadan yakama iğnelerim.
Cebimde taşıdığım CHP rozeti
"Gel" dedi, mecbur gidiyorum. "Otobüsle gidelim. halkla kaynaşalım. nabız yoklayalım" dedi. Albay bir şey diyorsa, "iyi olur" diyeceksiniz. En ufak eleştiriyi kişisel algılama sorunu var, netice itibariyle. Yesilkoy'den bindik, 72t otobüsüne.
Haliyle boştu ilk başta. Lakin, Bakırköy'e vardığımızda, iyice dolmuştu otobüs. Faik abi, kibarlık yapıp, bir bayana yer verdi. Ben de ayıp olmasın diye, başka bir bayana yer verdim. Ayakta gidiyoruz. "Tam nabız yoklama kıvamı" der demez, zaten dolu olan otobüse, başka başka yolcular da binmesin mi...
1 derecelik açıyla bile dönecek yer yok. Bir bayanla da uygunsuz pozisyonda bulunuverdi, Faik albay. Eleman kızarıp, bozarıyor. Fordcu damgası yemesi an meselesi.
Hafifçe kadının kulağına eğildi, "Kusura bakmayın. Istemeden değdiriyorum hanımefendi" dedi. Kadın, hafiften başını geriye çevirdi. Yüzünde muzır bir gülümseme. "Ay ben şikayetçi değilim, yakışıklı" dedi. Erkek sesi vardı. Adem elması da vardı. Sanki sakal trası vakti de yaklaşmak üzereydi.
Albayın "Durdurun ulan otobüsü! Ineceğim ulan, şerefsizler!" demesi üzerine, zar zor inebildiydik. "sykerim kampanyasını" diye söylenip durdu, Faik'im, albayım.

Hiç yorum yok: