Yeteneği olanların yapabildiği, benim gibi yeteneksizlerin de çaktırmadan, müteveffa balıkları zıpkının ucuna yerleştirmek suretiyle, yapıyormuş gibi göründüğü aksiyon. Balık sabit dursa, sorun değil, sokacağım zıpkını. Ama tetiği çeker çekmez, kaçıyor pezevenkler. Gidiş istikametinin önüne nişan alarak atıyorum, bu sefer 180 derecelik bir dönüşle, ki "u dönüşü" de diyebiliriz, ters istikamete kaçabiliyorlar.
Sonra suyun içinde bir de zıpkını tekrardan kurma derdi var ki, sorma gitsin. Yayı oturmak için, şekilden sekile giriyorsun, parandeler atıyorsun.
Bir de o esnada, şnorkelin ucundan şu girmesi var ki, o tam bir rezillik benim için. Hep imrenerek bakmışımdır, şnorkelden şu fışkırtıp, işine devam edenlere. Ben üfle üfle çıkaramıyorum o suyu. Illa ki, yüzeye çıkıp, gözlüğü falan çıkarıp, öyle kurtulacağım şnorkel suyundan.
 |
Müren balığı. Memeli degildir. |
Tabii bazı balıklara sıkmak için, bir de mangal gibi yürek olması gerek. Ben bir keresinde müren balığı görmüştüm.
 |
Film afisi |
Usulca takıp edip, tam tepesinde durdum. Bu böyle ağzını açıp kapatıyor. Zıpkın elimde düşüncelere daldım. nişan almış bekliyorum. Untouchables'taki Kevin Costner'in çatı sahnesi gibi. Sonunda dayanamayıp "anaskym" diyerek uzaklaştım. Ne işim var murenle?
En temizi oltayla balık avlamak. Düşmanının ortamında, dezavantajlı bir durumda başlayacağına, kendi ortamına çekmek en iyisi. Olta ucundaki, isterse muren olsun, karaya çektim mi, müsabakanın galibi benimdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder