 |
Samatya Meyhanecileri |
Harutyun, Rıza ile birlikte, nemin insanın nevrini döndürecek kıvamda olduğu bir İstanbul gecesinde, Samatya'da bir balık restaurantının kapanış vaktinde, rakılarını içip demleniyorlardı.
Rıza, sanki emin olarak aldığı karpuzun kelek çıkmasından mütevellit, bir iç hesaba yönelmiş gibiydi. Doğru bildiklerinin doğruluğunu yargılıyordu. Belli bir yaşa geldikten sonra bu tarz iç hesaplaşmalar yıkıcı olabilirler. İnsanda hayatı boşa harcama ve artık onu kaçırmış olma hissiyatı ve hemen akabinde gelen depresyon. Harutyun, Rıza'nın yüzüne bakıyordu, hiçbir kelam etmeden. 50 yaşındaki Rıza, herkes gibi zamana yenik düşmeye başlamıştı. Lakin zaman, diğer insanlara kıyasla daha bir acımasız davranıyordu Rıza'ya. Gençlik dönemindeki fırtınalı hayat, karakollarda yediği dayaklar, sırtında parçalan iskemle ayağı, cinsel organından yediği elektrikler... Bunlardan ziyade, inandığı felsefenin gereksiz yere, bir sürü değişik fraksiyonlara bölünüp, sanki artık bir daha geri toparlanamayacakmış gibi parçalara ayrılması... Bununla ilintili bir ümitsizlik... Zamanla bir olmuş, Rıza'nın her insan gibi kaçınılmaz olan mağlubiyetinde, onu daha çabuk yaşlılığa mahkum etmişti. "Çektiği acılar, nasıl da okunuyor yüzünde" diye düşündü Harutyun. Yüzündeki her kırışıklık, sanki tarih kitabında bir satırdı.
"Eeee?" şeklinde konuşmaya teşvik etti, Rıza'yı. Rıza sigarasından derin bir nefes çekti. Ciğerlerinde bir süre tuttu dumanı. Konuşurken aynı zamanda ağzından duman çıkması da hoşuna gidiyordu. Böyle garip saplantıları vardı. Kimin yoktu ki gerçi?
"Iştirakiyyun mezhebine olan bütün inancımı kaybettim artık, Harut" dedi, ağzından sigara dumanı çıkarken.
 |
Iştirakiyyun mezhebine bağlı bir amca |
Cok mistik bir görüntü olduğunu itiraf etmek gerekir.
Harutyun, yüzünde sanki zafer kazanmış komutan edasıyla, Rızaya baktı ve sordu; "Neden?"
"Kediler" diye cevapladı, Rıza. "Biz hep karınca ve arıları düşünüp, komünal bir sistem hayal etmiştik. Ama biolojik açıdan baktığımız zaman, kediler insana en yakın canlılar ve ..."
 |
Felis catus |
Artık rakının damarlarına hakim olduğunu hissediyordu Rıza. Ne dese, gene de saçma olacaktı. Bunca sene ciddi bir hayat sürdükten sonra, kendisinde saçmalama hakki olduğuna kanaat getirdi. Bunca sene ciddi bir anlamda boşa kürek çektikten sonra, artık kim onun saçmalamasına laf edebilirdi ki?
"Kediler?"
"Evet ya! Herkes insanlarla maymunların akraba olduğunu söylüyor, ama yanlış! Kedi ismini verdiğimiz organizma, insanın gerçek akrabası. Fiziksel acıdan değil, psikolojik ve sosyal acıdan bahsediyorum.Ari ve karıncalarda komunal bir sistem var, ama kim onların kediler gibi istidatlara sahip olduğunu söyleyebilir ki? Tamamen mekanik olarak yapıyorlar onlar hareketlerini. Bir çeşit küçük robotlar onlar. Kediler işe duygu ve keyfiyet sahibidir. Özel mülkiyet duygusu da gelişmiştir onlarda. Sevdiği bir nesneyi paylaşmak istemezler."
"Pekiyi, ya köpekler?"
"Hayır! Köpeklerde, kedi gibi sağlam karekter yoktur. insana hizmet ederler. Kediler etmez."
 |
banliyö treni |
Harutyun, son banliyö treni geçerken soruşunu sormayı bekliyordu. Bu trenler de ne kadar gürültülüydü. Tren uzaklaşıp, çıkardığı mekanik gürültü de azalırken, soruşunu sordu; "yani?"
"Ben liberal olacağım artık." Gözünden bir damla yaş süzüldü. "Kediler gibi liberal!"